Herkesin içinde söylemek isteyip de diline dolanmış kelimeler vardır. Kimi zaman bir pişmanlık, kimi zaman bir korku… Bazense sadece sessizlik. Bugün sizlerle tam da bu sessizliğin içinde yankılanan bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Belki siz de bir zamanlar “ağzınızdan çıt çıkmayan” bir anı yaşamışsınızdır…
Ağzından Çıt Çıkmamak Deyim mi? Sessizliğin Anlattıkları
“Ağzından çıt çıkmamak” deyimi, bir kişinin tamamen sessiz kalması, hiçbir şey söylememesi anlamına gelir. Ancak bu deyim sadece kelimelerin eksikliğini değil; bazen duyguların ağırlığını, söylenemeyenlerin yükünü ve kelimelerle taşınamayacak kadar derin hisleri de taşır. Bu deyimi daha iyi anlamak için sizi küçük bir kasabaya, iki farklı insanın yollarının kesiştiği bir hikâyeye götürmek istiyorum.
Bir Sessizliğin Hikâyesi: Elif ve Deniz
Elif, küçük bir sahil kasabasında büyümüş, duygularını gözleriyle anlatmayı öğrenmiş genç bir kadındı. İnsanlarla kurduğu ilişkilerde empatisiyle tanınır, karşısındakinin ne hissettiğini söz söylemeden de anlayabilirdi. Kasabanın hemen dışında yaşayan Deniz ise tam tersiydi. O, hayatı planlarla yöneten, çözüm odaklı ve stratejik düşünen bir mühendisti. Kelimeler onun için birer araçtı; ne zaman, nerede ve nasıl kullanacağını hesaplayarak konuşurdu.
Bir gün yolları kasabanın eski kütüphanesinde kesişti. Elif gönüllü olarak çocuklara kitap okurken, Deniz kütüphaneye yeni bir düzen kurmak için gelmişti. Başta aralarında sessiz bir mesafe vardı. Elif’in duygusal yaklaşımı, Deniz’in analitik dünyasında yer bulamıyor gibiydi. Fakat zamanla bu sessizlik, aralarında derin bir bağ kurdu. Konuşmadan da anlaşabiliyorlardı. Ne var ki, sessizlik her zaman huzurun habercisi değildi.
Kelimelerin Eksikliğinde Saklı Kalanlar
Aylar geçti. Elif, Deniz’e dair hislerinin değiştiğini fark etti. Artık onunla sadece dost olmak istemiyordu. Fakat ne zaman konuşacak olsa, dudakları titredi, kalbi hızlandı ve… ağzından çıt çıkmadı. Her gün “Bugün söyleyeceğim” diye kendine söz veriyor, her akşam eve sessizce dönüyordu.
Deniz ise tüm stratejilerini duygularından uzak tutmaya çalışsa da Elif’in davranışlarındaki farklılığı hissediyordu. Yine de onun gibi biri için duyguları açıkça ifade etmek, planlanmış bir proje değil, belirsiz bir riskti. Bu yüzden o da sustu. İki farklı dünyanın insanı, iki farklı sessizlikle yan yana yürümeye devam etti.
Deyimin Derinliği: Sessizlik Her Zaman Eksiklik midir?
“Ağzından çıt çıkmamak” deyimi kulağa basit bir davranış gibi gelebilir; ama aslında içinde derin anlamlar barındırır. Kimi zaman korkudan doğar bu sessizlik; kimi zaman gururdan, kimi zaman ise duyguların taşamayacağı kadar büyüklüğünden. Elif’in sessizliği, korkusunu gizlerken; Deniz’in sessizliği, kontrol etme isteğini temsil ediyordu.
İletişim eksikliği çoğu zaman ilişkilerin kırılma noktasıdır. Oysa konuşmak, kelimelerle anlatmak kadar cesaret ister. Elif ve Deniz’in hikâyesi de bunu anlatır: Sessizlik bazen en büyük engel olabilir, bazen de en güçlü bağ. Ancak hiçbir sessizlik, doğru zamanda söylenmiş bir sözün yerini tutmaz.
Deyimin Günlük Hayattaki Yeri
Hayatın içinde de bu deyimle sık sık karşılaşırız. Bir çocuk korktuğu için konuşmaz, bir arkadaş kırıldığı için susar, bir sevgili gururu yüzünden sessiz kalır. “Ağzından çıt çıkmamak” işte tam da bu anlarda devreye girer; görünüşte basit, gerçekte derin bir insan hâlini tanımlar.
Sonuç: Sessizliği Anlamak
Elif ve Deniz belki birbirlerine hiçbir zaman “Seni seviyorum” diyemediler. Belki kelimeler dudaklarından dökülmedi. Ama o sessizlikte bile bir hikâye vardı. Ve bu hikâye bize bir şeyi hatırlatır: Sessizliğin arkasında her zaman bir anlam yatar. “Ağzından çıt çıkmamak” deyimi, belki de en çok bu yüzden önemlidir — çünkü bazen en derin duygular, hiç söylenmeyen cümlelerin içinde saklıdır.
Peki siz hiç ağzınızdan çıt çıkmayan bir an yaşadınız mı? Söylemek isteyip de söyleyemediğiniz o kelimeler hâlâ içinizde yankılanıyor mu? Yorumlarda sessizliklerinizi paylaşarak bu hikâyeye siz de kendi satırınızı ekleyin.